GÖRSEL KÜLTÜR NEDİR?


Malcolm Barnard, ‘Sanat, Tasarım ve Görsel Kültür’ adlı kitabında, görsel kültürde görsel olanı “görsel olan, insanlar tarafından üretilmiş, yorumlanmış ya da meydana getirilmiş, işlevsel, iletişimsel ve/veya estetik amacı olan herşey” olarak tanımlamaktadır.

Freedman da benzer ve biraz daha ayrıntılı bir tanımlama kullanarak görsel kültürün güzel sanatlar, kabilesel sanatlar, pazarlama, popüler filmler ve videolar, halk sanatları, televizyon ve diğer temsiller, ev dekorasyonu, bilgisayar oyunu ve oyuncak tasarımı gibi… hatta görsel ürünlerin ve iletişimin diğer formlarını kapsadığını dile getirmiştir.

Güzel sanatlar denince herkesin anladığı ve kabul ettiği şey aynı değildir. Kiminin güzel sanatlar deyince aklına klasik tablolar gelirken, popüler sanatın örneklerinden olan grafitiyi, Duchamp’ın pisuvarını, yöresel el sanatlarını güzel sanat olarak kabul etmemektedir. Freedman yukarıdaki tanımın yanında; “Görsel kültür; görsel sanatlar için bir bütünlük sağlar ve popüler ve güzel sanatlar formları arasında bağlantı kurar… Görsel kültür tabiatı gereği, farklı disiplinleri kapsamına alır. Sadece geleneksel sanatlar değil, bütün sanatlar, görsel sanat olarak düşünülür.” diyerek neyin görsel kültür içinde olup neyin olmadığı konusundaki soru işaretlerini ortadan kaldırmıştır.

Görsel kültür olarak nitelendirilen yukarıda saydığımız herşeyin temeli ve en önemli taşıyıcısı imgelerdir. Bu imgeler, özellikle 90’lı yıllardan sonra televizyonun çok kanallı olmasıyla başlayan süreçte, internet ve cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla her an her yerde karşımıza çıkmaya başlamıştır. Maruz kaldığımız bu imge yoğunluğunun verdiği mesajlar bizi olumlu ya da olumsuz olarak etkilemiş ve yeni davranışlar sergilemeye itmiştir. Örneğin; sokakta gezerken birinin bakışına maruz kaldığımızda utanan insanlarken; sosyal medyada, herkesin gözü önünde yediğini, içtiğini, gezdiğini, giydiğini ve kendi görselliğini hiç rahatsızlık duymadan sergiler hale gelmemiz bu etkileşimin sonuçlarındandır.

En çok etkileşim reklam endüstrisinde yaşanmaktadır. Reklam endüstrisinde kullanılan mankenlerin büyük bir çoğunluğu sıfır beden kadınlardan, üçgen vücutlu erkeklerden oluşmaktadır. Bu reklamlar ideal kilonun, ideal kadının ya da erkeğin nasıl bir bedene sahip olması gerektiğini, nasıl giyinmesi gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini empoze etmektedir. Bunun neticesinde kişi, her yaşta genç görünmenin, görsellerdeki ideal vücutlara ve giysilere kavuşmanın peşinde, bir hayal aleminde koşuşturup durmaktadır. İnsan doğasını unutup, gerçek üstü bir hedefe kilitlenerek kozmetik ürünlerine, giyim eşyalarına yüklü miktarda paralar yatırmakta ve sürekli diyet yapmaktadır.

Freedman yukarıda bahsettiğimiz davranış değişikliklerini şu şekilde açıklamaktadır; “Görsel kültürün önemli bir etkisi kimlik üzerinedir. Eğitim, kimlik oluşturma süreci olduğu için ve öğrendikçe değiştiğimiz için, öğrenme sürecimiz kimliğimizi değiştirir. Bireylerin görsel tasvirlerinin özellikleri, onların kendilerini yansıtmalarını sağlar. Bu bakış açısından bakıldığında insanlar gördükleri imajlar ve görsel ürünlerle manipüle edilebilirler. Örneğin reklamlardan etkilenerek ihtiyacımız olmayan şeyleri almamız gibi… Görsel sanatların kimliğe hiçbir etkisi olmadığını düşünmek bir yanılgıdır… görsel kültür, bireylerin günlük hayatlarında farklı formlarda karşılarına çıktı ve direkt olarak kimlik ve kişiliklerini etkiledi”.

İmgelerden alınan olumsuz mesajlara çeşitli nedenlerle kayıtsız kalamamaktan doğan bu kimlik değişimi ve internet ve teknolojik aletler sayesinde her şeye kolay erişiyor olmak kanaatkar, sabırlı ve mutlu insanların yerini; tüketici, doyumsuz, sabırsız ve mutsuz insanlara bıraktı. Annelerimizden öğrendiğimiz sabra, kanaate, doğallığa dair tüm değerleri ve davranışları unuttuk. Unuttuk ve mutsuz olduk.








Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAYA

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARINDA KİLİM MOTİFLERİ