Dini inanç, insanlar için bir ihtiyaçtır. Onu duyan, bilen, koruyan bir yaratıcının varlığına olan inanç insanları ruhsal olarak rahatlatmaktadır. Bu sebeple her dönemde insanlar yaratıcı belirlemiş, onu çeşitli şekillerde somutlaştırmışlar ve çeşitli ritüeller belirleyerek tapınmışlardır.
İslamiyet ortaya çıktığı sıralarda Mekke'de çok tanrılı inanç sistemi hakimdi. İnsanlar çamur, ahşap, hamur gibi şekil verebilecekleri malzemeleri kullanarak yaptıkları heykellere tapıyorlardı. Tek tanrı inancına sahip olan İslamiyet dini yayılmaya başladığında, insanların kendi yaptıkları cansız varlıklara tapınmalarını önlemek için önce bu heykeller yıkılmış, daha sonra da heykel yapımı yasaklanmıştır.
Resim de islam dininin tanrısı olan Allah'ın yaratma özelliğine şirk koşma olarak değerlendirilerek, özellikle insan, hayvan gibi canlı varlıkların resimlerinin yapılması yasaklanmıştır. Bu tasvir yasağı insanların sanat yapma ve çevresini bu yolla güzelleştirme isteğini bastıramamıştır. Nesneler stilize edilerek, çeşitli alanlarda bezeme ve süsleme amacıyla kullanılmışlardır. Ayrıca bu durum, Türk islam sanatları denilen yeni sanat dallarının ortaya çıkmasına ve gelişmesine yol açmıştır. Bu sanat dallarından bazıları hat, minyatür, ebru, tezhip, kat'ı, kündekari'dir.
Freedman'ın da dediği gibi; görsel dünyanın karmaşalığına yeni bir anlayış getirmek istiyorsak işe geçmiş zamanları temsil eden yöntemleri içeren nesnelerden yararlanarak başlamak gerekmektedir. Çünkü geçmiş zamanda kullanılan nesneler yeniden kullanılarak günlük hayata katılmaktadır. Bu açıdan yukarıda bahsi geçen Türk islam sanatı örneklerine ayrıntılı bir şekilde değinmek doğru olacaktır.
Hat: Hat, arap harfleriyle güzel yazı yazma sanatı olarak tanımlanır. "Kaligrafi" de denilmektedir. Osmanlıca'da "hüsn-i hat" olarak anılan hat, kelime manası olarak Arapça'da "çizgi" anlamına gelmektedir. Hat sanatı için özel uçlu kalemler ve mürekkep kullanılmaktadır. Bu sanatı icra edenlere "hattat" adı verilmektedir.
 |
Hat Örneği |
Minyatür: Küçük boyutlu ve ince işlenmiş resimlerdir. Bu resimleri yapan sanatçılara "nakkaş" denilmektedir. Osmanlı döneminde saray hayatı, padişahların özel günleri ve tarihi olayları konu aldığından, bu resimler belge niteliği de taşımaktadır. Minyatür resimlerde tasvir olmasına rağmen islam dinince kabul görmesinin nedeni perspektifin olmayışıdır.
 |
Minyatür Örneği |
Ebru: Farsça bulut anlamına gelen "ebri" kelimesinden gelmektedir. Su yüzeyine resim yapma sanatıdır. Ebru yapmak için su, kitre ile yoğunlaştırılır ve boyaların suyun dibine çökmemesi için boyalara hayvan ödü katılır. Su yüzeyine yapılan bu resim daha sonra kağıda aktarılır. Ortaya çıkan desenlere göre battal ebru, gelgit ebru, şal ebru, taraklı ebru, hatip ebrusu, bülbül yuvası ebru, akkase ebru, çiçekli ebru gibi çeşitleri vardır. Zen, Farsça "vuran" anlamı taşıdığından, dingin bir ortamda, zarif hareketlerle yapılması gereken ebru sanatıyla pek bağdaşmamaktadır. Bu nedenle ebru yapan kişiler kendilerini "ebruzen" olarak değil, ebrucu, ebru sanatçısı ya da ebru ustası olarak tanımlamaktadırlar (İsmail Doğu'nun, Ebru Sanatçısı Emine Solak ile yaptığı röportajdan). Önceleri kitap ve kağıt süslemesi olarak kullanılan ebru, günümüzde bu amaçla kullanılmalarının yanında gündelik yaşamımızda çeşitli tekstil ürünlerinde, cam ve seramiklerin yüzeyinde de karşımıza çıkmaktadır.
Tezhip: Altınlamak, altınla süslemek anlamına gelmektedir. Resim sanatının bir koludur. Altın ve çeşitli renklerle stilize edilmiş bitki, hayvan motifleri kullanılarak yapılmaktadır. Dini, edebi, tarihi ve ilmi el yazmalarını, hat levha ve albümlerini, tuğra, ferman ve cilt kapaklarını süslemek amacıyla kullanılmaktadır. Guaj ve plaka boyalarla yapmaktadır. Tezhiplenmiş eserlere "müzehhep", tezhibi yapan sanatçılara erkekse "müzebbip", kadınsa "müzebbibe" denilmektedir.
 |
Rikkat Kunt Hanım'a ait Bir Tezhip Örneği |
Katı': Kağıt üzerindeki yazı veya şeklin, en küçük işaretlerini bile bozmadan, kesme suretiyle oyularak çıkartılıp, başka bir kağıt üzerine yapıştırılmasıyla ortaya çıkan işlerdir. Kesip çıkarılan parçalar da, oyuk kalan kısım da katı' olarak nitelentirilmektedir. Oyuk kalan kısma dişi, oyup çıkartılan kısma erkek denilmektedir. Deriden yapılan katı' işleri de vardır. İster kağıttan ister deriden olsun ortaya çıkan işe "mukatta", işi yapanlara "katta'-kattaan" denilmektedir. İslam sanatında kitap kapaklarında kullanılan katı' sanatının, Hun'lardan kalma deri ve keçenin kesilmesi suretiyle yapılmış eyer kaşı, kemer gibi çeşitli eşyaları süsleme amacıyla kullanılan aplike örnekleri de bulunmaktadır.
 |
Ağaç Tasviri (Erkek Oyma) |
 |
Üzerinde Kuş Bulunan Simetrik Ağaç Tasviri (Dişi Oyma) |
 |
Birinci Tüekta Kurganından Çıkartılan, Deriden Kesilerek Yapılmış Boynuzlu Aslan Figürü. (Diyarbekirli, 1972: 87) |
Kündekari: Ağaç işlemeciliğinin bir türüdür. Ceviz, elma, armut, abanoz, gül ağaçları kullanılır. Çeşitli kesme, oyma, zımparalama malzemeleriyle hazırlanan sekizgen, baklava, yıldız vb. geometrik şekillerin, bir çatma tekniğiyle birbirine geçmesiyle oluşturulur. Büyük ustalık isteyen zor bir tekniktir. Kündekari işini yapana "kündekar" denilmektedir. Daha çok cami kapılarında ve minberlerde kullanılmaktadır.
 |
Kündekari Yapım Aşaması |
https://suffagah.com/islamdan-ilham-alan-8-sanat
https://circlelove.co/ebru-sanat-tarihi-malzemeleri-hikmet-barutcugil-barut-ebrusu/#ebru-cesitleri
YAŞAROĞLU, Hasan (2016). İslam'da Resim-Heykel Yasağı ve Ahmat Hamdi Aksekili'nin Hakkındaki Görüşleri. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2016/5, c. 5, sayı: 9
Türkoğlu, Meryem Nazan, 2011. Türk katı' sanatı ve sanatçılarından örnekler. Yüksek Lisans Tezi
Soysal, Hamide, 2007. Geleneksel Türk El Sanatlarımızı Yaşatan Kündekari Ustası Mevlüt Çiller. Yüksek Lisans Tezi
Taşkale, Faruk (1990). Tezhip Sanatı ve Tezhip Sanatçısı Rikkat Kunt. Yüksek Lisans Tezi
kitapla ilişkilendirmemişsin
YanıtlaSil